İşverenin Kamera ve Ses Kaydı ile Gözetimi – Özel Hayatın Gizliliği İhlal mi?

04 Temmuz 2025 Cuma

İşverenin Kamera ve Ses Kaydı ile Gözetimi – Özel Hayatın Gizliliği İhlal mi?

Günümüzde birçok işyerinde güvenlik, verimlilik ve disiplin gerekçeleriyle kamera ve hatta ses kaydı sistemleri kullanılmaktadır. Ancak bu teknolojik uygulamalar, çalışanların özel hayatının gizliliği ve kişisel verilerin korunması gibi anayasal haklarla çakıştığında, işverenin sınırları nereye kadar uzanabilir?

İşverenin Gözetim Yetkisi Nerede Başlar, Nerede Biter?

İşverenin yönetim ve denetim hakkı, işyeri düzenini sağlamak ve üretkenliği artırmak amacıyla işçinin davranışlarını izleme yetkisini kapsar. Ancak bu yetki sınırsız değildir. Anayasa’nın 20. maddesi gereği herkesin özel hayatına ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Aynı zamanda KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) da işverenin gözetim uygulamalarında açık rıza, şeffaflık ve ölçülülük ilkelerine uymasını zorunlu kılar.

Kamera Kayıtları: Her Alanda Mümkün mü?

İşyeri ortamında kamera kaydı yapılması genel olarak meşru bir amaçla sınırlı olmak koşuluyla mümkündür. Ancak:

  • Tuvalet, soyunma odası, emzirme odası gibi kişisel mahremiyetin yoğun olduğu alanlarda kamera bulundurulması kesinlikle hukuka aykırıdır.
  • Kamera kaydı yapılıyorsa, bu durum çalışanlara açık ve yazılı bir şekilde bildirilmeli; kayıtların süresi, amacı, kimlerle paylaşılacağı belirtilmelidir.
  • İzleme, gizlice veya rıza alınmadan yapılırsa, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu oluşabilir.

Ses Kayıtları: Tehlikeli Alan

Kamera ile gözetim çoğu zaman güvenlik gerekçesiyle meşru kabul edilse de, ses kaydı uygulamaları çok daha sınırlı alanlara özgülenmiş durumdadır. Özellikle çalışanların telefon görüşmelerinin, mola sırasındaki konuşmalarının ya da çalışma alanındaki seslerinin kayıt altına alınması;

  • Açık rıza olmadan yapılırsa,
  • İşin niteliği ile doğrudan bağlantısı yoksa,
  • Ve ölçülülük ilkesini aşarsa,

ağır bir hak ihlali sayılır ve hem işveren için tazminat sorumluluğu doğurur hem de ceza hukuku kapsamında yaptırımla karşılaşabilir.

Yüksek yargı kararlarında da, çalışanın rızası dışında yapılan sürekli izlemelerin, kişinin “kendini sürekli gözlem altında hissetmesine” yol açarak psikolojik baskı oluşturduğu, bunun da iş akdinin haklı nedenle feshi sonucunu doğurabileceği ifade edilmiştir.

Yargı Ne Diyor?

Yargı kararlarında öne çıkan temel ilkeler şunlardır:

  • İzleme meşru amaca dayanmalı,
  • Orantılı ve gerekli olmalı,
  • Çalışan önceden bilgilendirilmiş olmalı,
  • Mahrem alanlarda hiçbir şekilde kayıt yapılmamalı,
  • Elde edilen kayıtlar yalnızca gerekli kişilerle ve süreyle sınırlı olarak işlenmeli.

Aksi takdirde, özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişisel verilerin yasa dışı olarak kaydedilmesi ve kullanılmasına dair cezai yaptırımlar söz konusu olabilir.

Ne Yapmalı?

İşverenler:

  • KVKK’ya uygun aydınlatma metni hazırlamalı,
  • Kamera/ses izlemelerinde çalışanların açık rızasını almalı,
  • Mahremiyet içeren alanlardan kesinlikle kaçınmalı,
  • Yalnızca gerekli güvenlik alanlarında, ölçülü ve şeffaf sistemler kurmalıdır.

Çalışanlar:

  • İşyerinde ses/kamera kaydı varsa bu konuda bilgilendirilmiş olmalıdır,
  • Bilgisi dışında izlemeye maruz kalıyorsa, Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na şikâyet,
  • Gerekirse tazminat davası veya ceza şikâyeti yoluna başvurabilir.

Sonuç

İşyeri gözetimi, güvenlik ve verimlilik açısından gerekli olabilir. Ancak bu gözetimin insan onuruna, özel hayata ve kişisel veri güvenliğine aykırı olmaması şarttır. Aksi halde işverenin hakkı, çalışanın temel haklarını ihlal eden bir araca dönüşür ve ciddi hukuki sonuçlar doğurur.